14 Mayıs 2014 Çarşamba

JANSSEN CEOsu Asgar Rangoonwala ile Çay Sohbetimiz...

 7 Nisan 2014 Çarşamba günü Janssen CEO’su  Asgar Rangoonwala ile yaklaşık iki saat süren çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Görüşmeye katılan herkes çok keyif aldı ancak benim için bu görüşmenin yeri ayrıydı. Bu görüşme katıldığım ilk görüşmeydi ve Asgar Rangoonwala gibi çok önemli bir isimle olması bana ayrı bir heyecan katıyordu.

                Janssen , Johnson and Johnson bünyesinde olan bir ilaç firması.Ürünlerini hayatımızın her alanında gördüğümüz Johnson and Johnson gibi önemli bir şirketin bünyesinde bulunması bile Janssen’e ayrı bir önem kazandırıyor. Janssen ilaç sektöründeki lider firmalardan biri ve CEO ’su Asgar Rangoonwala da işinde çok başarılı aynı zamanda çok da mütevazi bir insan.


                Saat 10:00 civarı Johnson and Johnson ’a ilk adım attığımız andan itibaren bizi çok güleryüzlü bir personel karşıladı. Biraz erken geldiğimiz için beklememiz gerekiyordu ve plazanın giriş katındaki cafe de bizi misafir ettiler. Keyifli bir bekleyişin ardından yine güler yüzlülükle toplantı odasına alındık. Janssen’ın insan kaynakları müdürü ile  Asgar Bey gelene kadar sohbet  ettik. İTÜ endüstri mühendiliği mezunu olduğunu ve insan kaynaklarında çalışana kadar bir çok bölümde deneyim edindiğinden bahsetti. Bir İK çalışanının her bölüm hakkında bilgisinin olması gerektiğini aynı zamanda bizim de kariyerimizi şekillendirirken birçok departmanda deneyim edinmemizi önerdi. Bu kısa ve hoş sohbetin ardından Asgar Rangoowala tüm sempatisi ve alçakgönüllülüğü ile salona girdi. Bizi çok hoş karşıladı ve fotoğraf çeken beyle yaptığı ufak espriler kendisinin ne kadar sıcakkanlı biri olduğu konusunda işaretti.

                Biz kısaca kulübümüzü tanıttıktan sonra Asgar Bey bize hayatını anlatmaya başladı. Kendisi Alman ve Frankfurt Üniversitesi Biyoloji bölümü mezunu. Öğrencilik yıllarında çok sosyal olduğunu ve spora çok fazla vakit ayırdığından bahsetti. Biyoloji bölümünü biyolojiyi sevdiği ve okumasının kolay olacağını düşündüğü için seçmiş. Rahat ve sosyal bir eğitim hayatının ardından iş hayatına atılmış  ve başarılı bir şekilde yükselerek bugunkü konumuna ulaşmış.

                Kendisi ilk başta Türkiye hakkında ön yargılara sahipmiş ancak burayı gelip görünce Türkiye’yi çok sevmiş. Şu an eşi ve üç çocuğuyla İstanbul’da yaşıyor. Türklerle çalışmanın çok rahat olduğunu ve şu anki işinden ve çalışma arkadaşlarından çok memnun olduğundan bahsetti. Asgar Rangoowala kesinlikle tepeden yönetmeye çalışan sert yöneticilerden değil. Tüm çalışanlarla çok güzel ilişkileri var. Kapısı her zaman açık ve aynı zamanda çok alçak gönüllü.

                Kariyerin sürekli yükselişte olması gerektiğini savunmuyor. Bize sürekli kendimizi geliştirmemizi ve herkesden bir şeyler öğrenmemizi öğütledi. Kariyerimizde yatay hareketlerde de bulunarak birçok açıdan kendimizi geliştirmemizi önerdi. Sadece bir alana odaklanıp orda sürekli yükselmeye çalışmanın çok da sağlıklı olmadığından söz etti.

                Janssen bir ilaç firması ve ilaç sektörü hakkında da sohbette bulunduk.  İlaç sektöründe  hayatta kalabilmek için araştırma ve inavasyona ne kadar önem verdiklerinden bahsetti. Eğer ki sürekli daha iyi olmayı başaramazlarsa ilaç sektöründe tuttunamayacaklarından ve bu sebeple inavasyona önemli bir bütçe ayırdıklarını söyledi. Tabi bunun çok büyük bir risk olduğunu ve her sene kendilerini yenilemezlerse sektörde geri kalma tehlikeleri olduğundan bahsetti.

Asgar Rangoonwala ile yaptığımız görüşme çok verimli geçti . Onun deneyimlerinden çok şey  öğrendik. Aynı zaman da bir yöneticinin ne kadar alçakgönüllü olabileceğini gördük. Herkese çok nazik ve arkadaşça davranıyordu ve esnek bir çalışma hayatı yaratmanın önemini her seferinde vurguladı. Benim için de ilk görüşmem olması sebebiyle  ayrı bir yere sahipti. Benim için hep çok öğretici ve hoş bir deneyim olarak kalacak. Bizimle görüşmeyi kabul ettiği için Asgar Rangoowala’ ya çok teşekkür ederiz.

SİMGE CEYHAN

6 Mayıs 2014 Salı

B/S/H Türkiye İcra Kurulu Üyesi Ronald Grünberg ile Görüşmemiz Üzerine Notlar

9 Nisan günü B/S/H Türkiye İcra Kurulu Üyesi Ronald Grünberg’le görüştük. Binaya girer girmez bizi güzel, büyük, kırmızı tonlara bürünmüş balıklar karşıladı. Ronald Bey’in bu balıkları ne kadar çok sevdiğini, onun balıklara bakışlarından anlamamınız zaten mümkün değil :)

 Toplantı salonunda bizi görünce ‘‘Gördüm ki kimlerle görüşmüşsünüz, beni niye seçtiğinizi anlayamadım’’ diyerek gülümsedi ve sanki bunun cevabını gerçekten merak ediyor gibiydi. Oysa bizce cevap gayet açık. Alçak gönüllülüğüyle, samimi cevaplarıyla ve sohbet boyunca yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesiyle hepimizi fazlasıyla etkileyen bir lider oldu. Sadece lider de değil, aynı zamanda takım ruhuna inanan iyi bir takım arkadaşı. Yelken yapmayı da bu yüzden tavsiye ediyor.

Ronald Grunberg, Lozan Hukuk Fakültesi mezunu. Hep avukat olmak isteyen bir gencin sonrasında babasının ‘‘yaşlandım artık çabuk dön’’ demesiyle babasına yardım etmek için işe koyulan ve işe en alt kademeden başlayan biri.  ‘‘Şirketi en alttan öğrenmelisiniz ki, nasıl ne yapacağınızı bilin. Hakikaten en altan başlamak lazım.’’ diyor.


Türkiye’nin şeffaflık sorunsalına, eğitim sistemi problemine biraz puslu gözlerle bakarak, ‘‘Üniversite size öğrenmeyi ve öğreneceğiniz bilgiyi bulmayı öğretiyor.’’ diyor. Daha fazlasını değil, tabi eğer akademik düşünmüyorsanız. Çabuk okumayı ve taramayı öğrenmek en çok işinize yaracaklardandır. Bunun yanında mesleki hayatta Türklerin Almanlar kadar disiplinli olmasalar da pratikliklik ve çabuk öğrenme ile farkı kapattığı görüşünde. Dahası inisiyatif vermeyi bilen insanlar olduğumuzu ve inisiyatif vermeninse en iyi gelişim metodlarından olduğundan bahsetti.

Kendi alanı olan beyaz eşya sektörüne ve pazarındaki rekabetin ilk nasıl Arçelikle başladığı, bayilik süreçlerinin ve aslında bayiliklerin ne kadar önemli olduğunu, krizleri bayileri ile nasıl atlattıklarını anlattı. Bayilikleri olan şirketlerin onları koruması gerektiğinden ve şirket başka bir firmanın fiyat kırmasına izin verirse ilerde onlara nasıl bağımlı olunacağından örnekler verdi. “Siz siz olun ürününüzü eşit ücretlerle satışa sunun.”
Dünya pazarına baktığımız zaman, işçi gücü ve ucuz maliyetin Hindistan sonra Çin ve sıra da Afrika’ya doğru bir yer değiştirme durumunun olduğundan bahsetti. Türkiye bu durumda çok şanslı bir pozisyonda çünkü ‘‘Afrika bizim arka bahçemiz.’’ Jeopolitik konumumuz ve insanlarımızın işi halledebilme yöntemleri konusunda başarılı olduğunu aktardı. Ayrıca Ronald Grunberg’e göre,  krizler ve sarsıntılı durumlar Türkiye’de iş yapanlara deneyim kazandırdı, artık Türkiye’de insanlar paniklememeyi, pozisyonlarda dengede kalmayi öğrendi. Bu da iş hayatında çok önemli bir yetenek.

60 yaşında emekli olacağını bir konuşmasında söylemesine rağmen; Ronald Grunberg şu anda hala işinin başında ve ekibiyle, bayileriyle güzel ilişkilerine devam etmekte. Yelkenle dünya turu hayalini de en kısa zamanda gerçekleştirmesi ve sonrasında o deneyimleri tekrar bizlerle aktarması çok isteriz. Bizimle paylaştığı düşünceleri, anıları ve hayalleri için Ronald Grunberg’e çok teşekkür ederiz.  Ayrıca görüşmeyi ayarladığı için Ömer Öner’e de teşekkürler.
-----
 Geçen sene YGA zirvesinde kendisini dinleme şansım olmuştu, orada da hap gibi küçük küçük paylaştığı bazı tavsiyeleri herkes duysun istediğimden buraya da yazıyorum. (Görüşmede bunları kendisine okuduğumda da hepsinin doğru olduğu teyitini bir kez daha aldık :) )
* Tek adamlılığa soyunma
* Çok yüksek beklentiler yaratmayın. Gerçekleşebileceğiniz şeyleri paylaşın. ( neden yüksekleri hayal etmeyelim diye sorduğumuzda, ‘‘Önce bulunduğunuz işin hakkını vererek yapın. Yüksekleri hayal ederek konumunuzu boşlamayın. Sonraki adıma geldiğinizde onu daha fazla düşünebilirsiniz.’’ Dedi.)
* Kabahatleri başkalarına yüklemeyin. Yüklerseniz size lider gözüyle bakmazlar.
* Liderseniz başkalarının hazır olmasını beklemeyin. Yoksa çok beklersiniz.
* Öfkenize yenik düşmeyin.
* Etrafınıza hiyerarşi duvarları örmeyin. Duvar örerseniz gerçekleri hiç göremezsiniz.
* Öz eleştiriye sırtınızı dönmeyin.
* Açık, adil, dürüst olun. Kendinize ve karşınızdakine.
* Kimseyi kayırmayın. İnsanları sadece başarılarıyla değerlendirin yoksa iyi bir lider olamazsınız.
* Kendiniz için aklınızı, başkaları için duyularınızı kullanın.
* Pozitif olun.  Yapamayacağınızı söyleyenleri değil, nasıl yapabileceğinizi söyleyenleri dinleyin.
* Gözlerinizi açık tutun. Dünyada, piyasada, memlekette.. neler oluyor bilin.
*Yanınızdakileri taktir edin.
* Sorumlu olun ve yanınızdakilere sorumluluk verin.
* Düşmanlarınızla uzlaşın.
* Gezegeninizi unutmayın.
*Hep ileriye bakın, geriye bakmayın. Geçmiş geçmiştir.

*** Bunu da bu son görüşmemizde ben listeye koydum: ‘‘ ELİNİ TAŞIN ALTINA SOKMAZSANIZ SOKANLARDAN HESAP SORMANIZ ÇOK ZOR OLUR. ’’

Sera Giz Özel

1 Mayıs 2014 Perşembe

Eyüp Sabri Tuncer Yönetim Kurulu Başkanı Engin Tuncer görüşmemiz...

Türkiye'nin gurur verici markalarından biri haline gelen Eyüb Sabri Tuncer'in üçüncü nesil yöneticisi Engin Tuncer'le 14 Mart 2014, Cuma günü keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Görüşmeye giderken diğer görüşmelerden farklı olacağı konusunda içimde bir his vardı, bunun nedeni Eyüb Sabri Tuncer markasının Türkiye'den çıkıp dünyaya adını duyurmuş sayılı markalardan biri olmasıydı. Başka bir deyişle, "Eyüb Sabri Tuncer" markasının yöneticisi Engin Bey zaten başarıya yıllar önce ulaşmış kurumsal bir firmanın yöneticisi değil, firmayı bugünlere taşıyan kişiydi, Anadolu Kaplanları'nın yaşayan örneklerinden biriydi.
Görüşmeye vardığımızda heyecanımın yerinde olduğunu anladım. Bizi deniz kenarında muhteşem bir restoranta davet etmişlerdi: "Fener Lokantası". Adının süslü olmasına bakmayın, gerçekten fener şeklinde olan bu restoran bütün ekibi çok etkiledi. İçeriye girerken herkesin bizi bekliyor olması ayrıca şaşırtan bir noktaydı. Bize özel ayrılmış bölüme geçtik. Toplamda altı kişi olmamıza rağmen bizim için en az yirmi kişilik bir kahvaltı sofrası en özenli şekilde hazırlanmıştı. Bu da aslında benim heyecanımın gitgide artmasına, Anadolu insanının misafirperverliğine bir kez daha hayran olmama neden olmuştu.


Engin Bey, kızı, insan kaynakları müdürleriyle tanışma faslı geçtikten sonra Engin Bey Batuhan'a dönerek: "Hangi liseden geldiniz?" diye sordu. Batuhan: "Bilfen" diye cevap verdi. Engin Bey sonrasında: "Yıllığı kaç para oranın?" diye sorunca hepimizin dikkatlerini üzerine çekmeyi başardı. Bunu sormasının nedenini sonrasında açıkladı, grubun çoğunun küçüklüğünden beri özel okullarda okuması nedeniyle ailemizin bize verdiği emeklerin karşılığını alabilecek miydik, işte asıl soru buydu. Engin Bey'le sohbetimiz bu şekilde başladı.

Sonrasında kendisinden bahsetmesini rica ettik. Bize: "Benden duyduklarınız süslü püslü laf olmaz, hayatın içinden olur" dedi. Engin Bey babasından, dedesinden miras aldığı 87 yıllık Eyüb Sabri Tuncer markasını ayakta tutabilmek için işini yaşamının merkezine koyan, küçüklüğünden beri çalışan, iş aşkıyla dolu bir insan olduğundan bahsetti. Engin Bey'in okuluyla evi arası 3 kilometre 900 metre uzaklıktaymış ve 8 yaşından itibaren her okul çıkışı işine yürüyerek gidermiş. Dedesinin zamanında nasıl başarılı olduğundan ilham alarak çalıştığını anlattı. Dedesi, "Eyüb Sabri Tuncer" kolonyalarını ilk kurduğunda taşın üzerine çıkıp nerede satıldığını göstererek, promosyonlar veriyormuş. 1970'de kolonyaların üzerinde "Bu ürün mükemmel şekilde üretilmiş ve size arz edilmiştir, herhangi bir kusurda değiştirilebilir" ifadesi yer alıyormuş.
Genelde görüştüğümüz liderlerin başaramadıkları bazı noktalar oluyor. Ancak Engin Bey'le ilgili beni en çok şaşırtan noktalardan biri de küçük hedefler koyup bunlara ulaştıkça büyüttüğünü söylemesi oldu. Bize: "Kararlı olmak lazım, hedefleri belirlemek lazım ve hedeflerin ulaşılabilmesi lazım" dedi.

"Raf paraları içimi sızlatıyor, yabancı hipermarketlere ürün vermeyeceğim"

Engin Bey, Zaman Gazetesi'ne 7 Ocak 2010 tarihinde "Raf paraları içimi sızlatıyor, yabancı hipermarketlere ürün vermeyeceğim" başlıklı iki sayfa yazı verdiğini söyledi. Bunun nedeninden bize de bahsetti.

"Sözle yapılan her iş karşınıza zarar olarak gelebilir. Sözleşmeleri okuyun, bunu niye yazmışlar diye dikkatlice bakın. Avukatlara çok dikkat edin, sözleşmelerde karşı tarafı hep ezerler."diye başladı sözlerine Engin Bey. Ve de "[Bizim] masanın karşı tarafına oturmayı kendimize prensip edinmemiz lazım" diye devam etti sözlerine.

Yabancı hipermarketlerin yerli firmaları çok ezdiğinden bahsetti. “Aslında yabancı marketler açıldığı günden itibaren karda, yerli üreticiler-kobiler tükeniyor- zararda. Zaten 10 sene sonrasında da kapatıp daha az gelişmiş ülkere doğru geçiyorlar." Bu deneyimleri sonucunda Engin Bey, yabancı hipermarketlerle ilişkisini kestiğinden bahsetti.

Satışlar internetten, yerli hipermarketten

Engin Bey, 1994 yılında ilk internet sitesini alan firmalardan biri olduklarından bahsetti. 2007'de ilk defa internetten satışa açılan Eyüb Sabri Tuncer markası, internetten satışlarını devam ettiriyor.

Türk Hava Yolları'nın eskiden Hermes marka verdikleri sabun, losyon ve kolonya artık  gurur duyduğumuz "Eyüb Sabri Tuncer" markasıyla sunuluyor. Bize de bunlardan hediye ettikleri ve bu keyifli sohbet için vakit ayırdıkları için Engin Bey'e çok teşekkür ediyoruz ve "Eyüb Sabri Tuncer" markasının başarılarının devamını diliyoruz.


Gülnur ÖZBAŞ