17 Mart 2014 Pazartesi

AvivaSa Genel Müdürü Meral Eredenk ile Olan Görüşmemiz....


27 Şubat Perşembe günü Sabancı Holding bünyesindeki AvivaSA Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Meral Eredenk ile Ümraniye'deki ofislerinde görüşme gerçekleşti. İki buçuk saat sürecek görüşmenin ilginç tarafları şirket binasında asansör beklerken kapının üzerinde Hades yazısını görmemizle başladı. İlk önce neden öyle yazıldığını anlamasak da, genel müdür ofisinin önünde Zeus yazısı görmemizle her katın Yunan Tanrılarının isimleriyle işaretlendiğini anladık. Bir diğer ilgimizi çeken şey ise Meral Hanımın bizi çok sıcak kanlı karşılaması oldu. Genel müdür kimliğini kapıda bırakıp bizimle arkadaşmışız gibi konuşması bunun ispatı oldu.

Görüşmenin iki saatlik kısmı Meral Hanımın hayatını dinlemekle geçti ve çok keyif vericiydi. Kendisinin de bizimle konuşmaktan zevk aldığındandır ki, hayatını bir film gibi bize anlattı. Söylediklerinde öğrenilecek çok şey olması ile birlikte o, ilk önce MBA yapmanın önemiyle başladı. Lisans programında öğrendiklerimizin sadece yüzde otuzluk kısmını iş hayatında kullanacağımızı belirten Eredenk lisans programından sonra öğrendiklerimizi pratikle birleştirmemizi ve daha sonra MBA ile alanımızda uzmanlaşmamızı tavsiye etti. İş hayatında bir çok zorluklarla karşılaşan Meral Hanım hiç bir şeyin kolaylıkla elde edilemeyeceğini söyledi. Kariyer yolculuğunu boyunca inişli çıkışlı yollardan geçeceğimizi, ama düşmekten korkmamayı öğrenmemiz gerektiğini söyledi. Kendi çektiği zorlukları anlatırken üzerinde durduğu bir husus da zorlukla yüzleşmekti. Hayatta en büyük korku bilinmezliktir diyen Eredenk, her düştüğümüzde zorlukların sonucunu öğreniyoruz ve bilinmezlik ortadan kalktığını, çünkü artık her problemin nasıl sonuç doğura bileceğini vurguladı.

Fakat hayatını yapılandırdığı zaman "Seçmek vazgeçmektir" sloganıyla haraket eden Eredenk, bir şeyler kazanmak istiyorsan bir şeylerden de vazgeçmelisin dedi. Kariyeri boyunca dört şirkette çalışmış Eredenk, çalışma hayatında mümkün olduğu kadar az şirket değiştirmemizi önerdi. İş hayatı mücadele olduğundan sık iş değiştirmeyi bu mücadeleden kaçış gibi görüyor ve sabrın, sebat etmenin öneminden bahsediyordu. Bu yolda hırsın önemli olduğunu söyledi, fakat bu hırsın kontrolünü kendimizde tutamazsak bumerang gibi geriye dönüp bize zarar vereceğini vurguladı. İş ortamında hep doğru bildiğiniz şeyi yapmanın ve söylemenin öneminden bahsederken, ne söylediğin kadar nasıl söylediğinin de önemi olduğunu söyledi.

Görüşmenin sonlarında başarı için neler yapılması gerektiğini anlattı ve hiç bir zaman para için çalışmamamız gerektiğini söyledi. Başarı için çalışırsak paranın kendiliğinden geleceğini vurguladı ve başarının sırrının fark yaratmakta olduğunu söyledi.

Görüşmenin sonunda grup resmi çektirdikten sonra bize ODTÜ-nün gelişimde büyük katkılar sağlayan Mustafa Kemal Kurdaşın hayatını anlatan kitap hediye etti.

Eynar Haji

12 Mart 2014 Çarşamba

P&G Türkiye Genel Müdürü Tankut Turnaoğlu ve Tea Talks with CEO’s Üyeleri Buluştu…

11 Şubat günü, Tea Talks with CEO’s, görüştüğü liderler listesine P&G Genel Müdürü Tankut Turnaoğlu’nu da ekledi.  Gerek P&G’nin sektörünün önde gelen şirketlerinden biri olması, gerekse de öğrenciler arasındaki popülerliği sayesinde bu görüşme kulübün, adını duyurması açısından da çok önemli rol oynadı. Bu nedenden dolayı Sayın Turnaoğlu’na bir kez daha teşekkür etmek istiyoruz.


Görüşmeye Tankut Bey, herkesin ismi ve doğduğu ili öğrenerek başladı. Görüşülen diğer liderler, öğrencilerin nereli olduğunu çok merak etmezdi; ancak Tankut Bey’in bu konuda basit bir açıklaması vardı; gelecek senelerde, Türkiye’nin doğusunun fırsatlara açılan kapı olduğundan bahseden Turnaoğlu, artık ekibinde Türkiye’nin doğusunu görmüş insanlara yer vermek istediğini çünkü o kişileri, başarının beklediğini savundu. Ardından yakın zamanda, şirketin Van, Samsun, Rize, Adana ve Mardin’de gerçekleştirdiği etkinliklerden bahsetti. Amaçlarının genel olarak, doğuyu anlamak ve oradaki potansiyel çalışanların önünü açmak olduğunu söyledi.

Sohbetimiz daha sonra Tankut Bey’in kariyeriyle devam etti. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olup Özbekistan, Kazakistan, Singapur ve İstanbul’a yayılan kariyer hikayesine değindikten sonra Tankut Bey, bu uzun yol boyunca bağlı kaldığı birkaç kişisel ve şirkete ait prensibi anlattı:

-Going to the “Gamba”; Bir problem ile karşılaşıldığında mutlaka sorunun temeline yani sahaya inilmeli. Masa başından hiç bir sorun çözülmez ve buradan liderlik yapılmaz. Gamba çok kolay tespit edilememekle birlikte çözümün çoğunu burada buluruz.

-Being a Clock Builder; İyi bir saatçi saati yaratır ve ardından gelenler, o saate bakarak gerekli bilgileri edinebilir. İyi bir yönetici olmak da buna benzer. Bir yönetici ayrıldıktan sonra yarattığı sistem ne kadar iyi işliyorsa o kadar iyi bir yöneticilik yapmıştır. Sonuç olarak bulunduğunuz konumda iz bırakmak ve başarılı olmak istiyorsanız; yarattığınız sistemde, baştaki yönetici, sistemi yöneten değil, bir parçası olmak zorundadır.

-Listen, Engage, Dialogue, Collaborate; İyi bir yönetici olmak öncelikle iyi bir dinleyici olmaktan geçer. Sorunu tam anladıktan sonra gerekli kişilerle irtibata geçerek ve yardımlaşarak sonuca gidilmelidir.

-Execute, Deliver, Be Dependable; Bir görevi başarabilme becerin, yüksek olmalı ve bunu yerine getiremiyorsan şirketin zaman kaybetmemesi için hemen bunu söylemen gerekir. Ayrıca iş hayatında çarkların bir parçası olarak kalabilmek için sistem, sana bağlı olmalı ki işler sensiz yürüyemesin. Eğer senin varlığın, sistem için gereksiz bir hal alırsa, önemini yitirirsin.

-Encourage; Bir lider mutlaka risk almalıdır ve kararlarının arkasında durmalıdır. Turnaoğlu için belki de bunun en güzel örneği, 1990’larda herkes Batı’ya giderken, kendisinin Doğu’ya gitmesi ve burada oluşan politik hareketlilik ve market açığı sayesinde kısa sürede şirketin üst konumlarına gelmesi gösterilebilir.

-Simplicity; Basit düşünme ve basit hareket etme becerisi, kendini etrafındakilere anlatmak için en iyi yöntemdir. Kısa ve öz konuşmak, basamakları hızlı çıkmanda bir etken olabilir. Turnaoğlu, bunun önemini anlatırken, asansörde genel müdürüyle karşılaşan sıradan bir çalışanı örnek gösteriyor. Eğer o çalışan asansörün on kat çıktığı sürede fikrini yada projesini genel müdüre, açık ve basit bir şekilde anlatırsa, şirkette çok daha hızlı bir şekilde tanınacağını ve yükseleceğini savunuyor.

-Kazanma Arzusu; Hep motive kalmak önemli. En başarılı olduğun an, en zayıf olduğun andır çünkü önceliklebir işten elde ettiğin başarıyla tatmin olma hissi içersindesindir ve bu his, sıradaki başarılar için seni yavaşlatır hatta belki de o başarıların önünü kapatır. İkinci olarak; başarılı olduğun anda,  rakipler yenilgiyi tatmış ve bu yüzden daha da hırslı olacaklardır. Onlara geçilmemek için daha da fazla çalışman gerekecek. Zirvede kalmanın yolu ise sürekli üstüne koyarak çalışmak ve sürekli tatminsiz hissetmek.

-Dare to Dream, Driven to Deliver; Her zaman daha ilerisini hayal etmek ve hayal ettiğini gerçekleştirmek, başarının anahtarlarındandır.

Tankut Turnaoğlu, Tea Talks with CEO’s Kulübü üyelerine prensiplerini anlattıktan sonra, soru cevap bölümüyle sohbetimiz devam etti. P&G’nin bulunduğu sektörün dolgunluğa ulaşıp ulaşmadığı sorulduğunda; Turnaoğlu, Avrupa ülkerinin çoğunda ve diğer gelişmiş ülkelerde belki gelirin bundan sonra daha yavaş artacağını söyledi. Bunun yanı sıra Afrika ülkelerinde kişi başı yıllık FMCG ürünlerine ödenen miktarın çok az olduğunu ve bu miktarın arttırılmasıyla gelişimin, Afrika üzerinden sağlanabileceğini iletti. Ayrıca FMCG ile gelişmekte olan diğer sektörler karşılaştırdığında, FMCG’nin konumunu hiçbir zaman kaybetmeyeceğini ve bunun nedeninin, global şirketler ve geniş ürün havuzları olduğunu söyledi. Özellikle P&G için global bir şirket olmanın önemini vurgulayan Turnaoğlu, İstanbul’da belli bir ürün üzerine çalışan kişinin, belli bir sure sonra, kendi ve şirketin isteği doğrultusunda Cenevre’de yada başka bir P&G Genel Müdürlüğü’nde tamamen farklı bir ürün üzerine çalışabileceğini ancak P&G’nin bünyesinden çıkmadan bu değişimin sağlandığını belirtti.

Tea Talks with CEO’s üyelerinden gelen başka bir soru ise; CEO’luk görevine soyunurken ne gibi özelliklerinin onu ön plana çıkardığıydı. Turnaoğlu, şirketlerin her dönem farklı özellik taşıyan liderlere ihtiyaç duyduğunu söyledi. Kendisinden sonra CEO olacak kişinin, çok daha farklı özellikler taşıyabileceğini ve bunun şirketin durumuna gore belirleneceğini, öğrencilerle paylaştı. Kendisini, meraklı, araştıran, sakin ve inatçı biri olarak tanımlayan Turnaoğlu, eskiden bulunduğu konumların, onun seçiminde önemli rol oynadığını söyledi. Doğu’da, Rus Devrimi esnasında çok deneyim kazandığının altını çizdi. Bunların yanı sıra şirket içi iyi bir takım havası yaratmaya çalıştığını söyleyen Turnaoğlu, bireysel değil de toplu olarak hareket ettiklerini ve ortak bir amaca sahip olduklarını savundu.

Bu faydalı bilgiler için Procter & Gamble ve Sayın Tankut Turnaoğlu'na bir kez daha teşekkür ederiz.

Yalım Demirkesen

5 Mart 2014 Çarşamba

Unutulmaz bir gezi: Adana


Ceolarla çay sohbetleri Adana,  kulüp bünyesindeki herbir kimsenin midesinin hayalini kurduğu bir etkinlikti. 2011 yılında kulübe girmiş olan bir üye olarak ilk atıldığım İstanbul dışı gezi olması da  bu durumun önemini belirtiyor. Kendi sınırlarını gerek markalaşarak gerekse yurt dışı görüşmeleriyle aşan bir kulüp olarak Türkiye de topraklarının bereketli, üretimin bir zamanlar merkezi olan oryantalist California olarak tabir etttiğimiz her yanı palmiyelerle dolu olan Adana'ya gitmeye karar verdik.  New York görüşmesinin çaysız geçen sohbetleri ve soğuk havasının ardından Adananın sıcak ve leziz tatları herkese iyi geldi.

Kaldığımız otelin konforu, güzelliği ve insanlarının sıcak kanlılığı ile Adananın ilk hoşgeldin deyişi ve ardından Adanaya ayak basar basmaz kebapçıya gidişimiz ise paha biçilemezdi. Adanalı arkadaşlarımız sağolsun en güzel yerlerde yemekler yedik, en güzel yerde kaldık ve yine en güzel yerleri gezdik. Bulunduğumuz 4-5 gün içerisinde neredeyse Adanada gezilmedik yer, yenilmedik kebap bırakmadık. Adanaya varmadan önce gezinin sıradan görüşmeler serisi olarak görüyordum ancak "Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım" özlü sözünü  yaşayan örnekleri olunca Adana gezisi " tadından yenmedi." Tabiiki tüm gezilerde olduğu gibi insanların burada da gitmek görmek istediği yerler vardı ama tek farkı buradakiler "Ciğerci Bedo" ," Kazım Büfe" gibi yerlerdi. Taş köprüye gitmektense Taş Köprünün karşısındaki börekçide kahvaltı yapmaktı.  

Adana görüşmelerinin en güzel yanı birbirinden farklı sektör gördük aynı sektörler arasında ise çalışma farklarını ayırt edebildik. Örneğin bilindiği üzere Adana tarıma elverişli bir şehir olarak barındırdığı meyve ve sebze şirketlerinin işleme ve üretim farklılıklarını açıkca görebildik.  16 kişi olarak ayak bastığımız şehirde, 7 çok verimli görüşme gerçekleştirdik. Özellikle Groseri görüşmesi kulübün tarihine yazılmış en önemli görüşmelerden biri olarak geçti. Tek üzücü olan olay ise Sasa görüşmesinin iptaliydi. Ancak bizde yarattığı  acıyı da sıkma yiyerek dindirmeye çalıştık. Yalex ve Groseri görüşmelerinde bizi masada adana kebabı veya lahmacunlarla  karşılamaları diğer şirketlerin ise taze meyveler yiyerek sohbet etmeleri Adana insanının misafirperverliğini ziyadesiyle yaşattı.  


Adana gezisi sizin de gördüğünüz gibi çok eğlenceli ve keyifli geçti. Bir çok kişinin kendi özel hayatında değişiklikler yarattığına eminim. Aramızda aslen Adanalı olup Adanaya hiç gelmeyen arkadaşımız topraklarına yatırım yapmayı düşünürken. Bendeniz içindeki Adanalıyı keşfedip, mezarımı bir kebapçının altına yapılmasını vasiyet olarak bıraktım. Bireysel olarak kişi veya kulübe nasıl ve neler kattığını herkesin adına söyleyemem belki ama en az 2 kilo kattığı kesin.

  
Gizem Dirlik

3 Mart 2014 Pazartesi

Migros Genel Müdürü Özgür Tort ile olan Görüşmemiz

“Bugün Cuma gençler çekinmeyin sorun daha yahu” uzun zamandır bu kadar hem keyif aldığım hem bir çok gerçeğin farkına vardığım ve “başka soru yoksa, sizin de eklemek istediğiniz bir şey yoksa toplantımızı bitirebiliriz” anında nasıl bitiyor daha ya deyip 2 küsur saat geçtiğini şaşkınlıkla farkettiğim bir yurtiçi görüşmesi olmamıştı. Ama şimdi en başından anlatmaya başlamalıyım, paylaşmak istediğim bir sürü not var.

Şubatın son günü görüşmeye geç kalır mıyız kalmaz mıyız korkusuyla geç kalan servisimizle tam vaktinde Ataşehir Migros Genel Müdürlüğü önünde buluştuk. YK’larımızdan Yalım görüşmemizin anlam ve önemine uygun turuncu kravatıyla Erasmus’a gitmeden önce katılabildiği son görüşmelerden biri olan Migros’un moderatörü olmaya daha uygun olamazdı. Heyecanlı başlayan görüşmenin ilk gülümsemeli anı tabi ki Özgür Tort’un kulübümüzün ismini öğrendiği an, “Çay Sohbetleri mi? Çayımızı beğendiniz mi o zaman, Migros’uz sonuçta çayımız güzel olmalı.” demesiydi.

Görüşmemiz önce Özgür Bey’in bizlerle tanışmasıyla ardından da kendi hayat hikayesinden bahsetmesi ile samimi bir ortamla başladı. Görüşmemiz gerçekten o kadar samimi ve içtendi ki, Özgür Bey hayatında çok büyük tesadüfler ile Migros’ta başlayan iş hayatından bahsederken bazı yargılarımı yıktığını farkettiğim şu cümleyi kurdu; “planlı yaşayın elbet, planlı olmak güzel bir şeydir ancak gelecek için çok da zaman bazlı planlar yapmayın. Çünkü hayatınızı etkileyen çevre faktörleri de var ve siz bunları değiştiremezsiniz. Planlı olacağım derken hayatta karşınıza çıkan fırsatları kaçırmayın.” Ardından kendi hayatını değiştiren cümlelerden birisini paylaştı bizimle, günümüzde herkesin kullandığı moda olmuş bir kelime olan “multitasking”in müthiş bir anlatımını, “Top cambazlığını bilir misiniz, aynı anda elleriyle ve ayaklarıyla birden fazla topa hakim olabilirler, hızlı bir kariyer ve yükseliş istiyorsanız işte o top cambazları gibi olmanız ve aynı anda eş zamanlı bir çok iş yapabilmeniz gerekir.” Kariyerinde bir dönüm noktası olduğundan bahsettiği 4 yıllık Rusya deneyimi için, oradaki tecrübem Türkiye’de edinebileceğim 10 senelik bir tecrübeydi, çünkü hem baskı altındaydım hem eşim ve 6 aylık oğlumla birlikte yeni bir ülkede sıfırdan bir hayat kuruyorduk dedi. Hem bu deneyimi için, hem de Migros’larda hepimizin kesin karşılaştığı, ilk bakışta “nasıl bir şey ki şimdi bu napıyoruz ki bununla” dediği Jet Kasa’lar için kullandığı “insanın kendini kanıtlama ve kendini ‘gerçekleme’ dürtüsü hayattaki en büyük motivasyonudur” cümlesi de hayatta farkına varmadığımız bir noktayı farkettirdi, hepimiz gerçekten bize verilen görevleri ya da kendi koyduğumuz hedefleri gerçekleştirmek için motive ediyorduk kendimizi her sabah.  

Özgür Bey, Endüstri Mühendisliği’nden gelmenin de getirdiği bir bakış açısı ile, çalışanlarda 4 kritere önem gösterdiğinden bahsetti, “organizasyon yeteneği, analitik düşünebilme, iletişim kurabilme ve yaratıcılık”. Bu kriterlerin öneminden bahsederken, her insanın bu dört özelliğe aynı anda asla sahip olamayacağından ancak doğru kombinasyonlardaki insanları doğru pozisyonlarda kullandığında şirketin başarıya ulaşacağından bahsetti.

  Migros Şirketler grubu ile ilgili yaptığımız konuşmalardan öğrendiklerimiz ise, direk benim sorduğum “Süpermarket alışverişi kültürü olmayan, Pazar ya da en fazla küçük esnaf kültürü olan bir milleti nasıl süpermarket alışverişine alıştırdınız da anneannelerimiz Migros’tan ve özellikle İzmir’de Tansaş’tan başka bir yerden alışveriş yapmaz oldular?” sorusuna verdiği, “Dürüstlük. Biz onları pazarlarından ya da esnaflarından alıkoymadık ama dürüst olduk ve müşteri de dürüst olanı seçti” cevabı kadar basit, anlaşılır, açık ve netti. 
Bilmeyenler için, Migros şirketler grubu, Makro Center, Migros ve Tansaş’ı kapsıyor. Hepsi de farklı sosyo ekonomik ve kültürel özelliklere sahip kitlelere hitap eden süpermarketler ancak bu kitlelerin kendilerine özel ve birbirlerinden tamamen farklı, arzuları istekleri ve ihtiyaçları olduğunun bilincine vararak yönetimlerini sağlıyorlar. Zorluklarının pek tabii ki farkındalar ancak bu balansı iyi tuttuklarının inancındalar. Aynı zamanda yerel değerlere ve markalara önem verdiklerinden bahsettiler, İzmir’de Sakıpağa yoğurtları, Niğde’de Gazoz, Gaziantep’te Öncü Salçası sadece birkaç örnek bunlar içinde.

Migros’tan, Özgür Tort’un hayatından, ondan öğrendiklerimizden ve bize kattıklarından edindiğimiz bir çok yaşam dersiyle dolu kapalı ama güzel bir Şubat’ın son günü Cuma’sının 2 saati böyle geçti. Görüşmeyi anlatabildiğim en kısa haliyle sizleri sıkmadan kendinizi orada hissedebileceğiniz şekilde anlatmaya çalıştım, umarım başarabildim, aşağıda hayatınızı belki değiştirmeyecek ama bazı birkaç ufak noktanın inceden farkına varacağınız birkaç Özgür Tort cümlesi de bulabilirsiniz.

Özgür Tort’tan kısa kısa…
*Keyif aldığınız ve birlikte çalışmayı sevdiğiniz insanlarla ekip olun.
*Başkasının yapılamayacağını iddaa ettiği bir iş yapılabiliyorsa gidin ve yapın
*Bir işi gerçekten aldıysanız ve onu gerçekten istiyorsanız o zaman hırs da yapmalısınız. Ne kadar zor olursa olsun o iş sizin kendinizi kanıtladığınız iş olacaktır.
*Kariyerinde bazen hırslı olduğun ve hırsların arttığı zamanlar olacak. İşte o zaman doğru yerde olman gerekiyor.
*Ne kadar çok insan yönetirseniz o kadar iyi bir yönetici olursunuz
*En  düşük seviyedeki bilgi ve eğitime sahip, ancak bir işte uzmanlaşmış kişi, o işi sizden daha iyi bilir. O insana o değer verirseniz işiniz kolaylaşır. Aksi takdirde o kişiyi kaybedersiniz.
*İnsan karmaşık ve duygusal bir varlık ve hepsi de birbirinden farklı. Bazen hiç beklemediğimiz bir yerde karşınıza çıkan bir insan, hiç beklemediğiniz de bir anda hayatınızı değiştirecek bir cümle söyleyebilir ya da bir aksiyonda bulunabilir.
*Bazen çok basit bir sorunu en üst eğitim ve bilgi seviyesindeki insan değil, sadece o işin ustası çözebilir
*ve hiçbir sorun çözümsüz değildir. Karmaşık ama gerçekten çok karmaşık bir sorunun çözümü de asla zor ya da karmaşık olamaz, sorunun cevabı yine o sorunun içindedir.
*Arzulu ve öğrenmeye açık insanlar ile birlikte çalışmak lazım
*Hayat bir rekabetten ibaret. Bu rekabet ortamında arzulu insanların önleri daha açık. Bu her alanda olabilir, sadece iş ve başarmak alanında değil başka alanlarda da hissedebilirsiniz o zaman başarılı olursunuz
*Bir şirket eğer gerçekten makul bir şekilde insan/çalışan alıyorsa o zaman o ortamda düşük performans olamaz. Eğer o ortamda düşük performans varsa yönetici kendini bir gözden geçirmeli ve bir yerde hata yapıp yapmadığını kontrol etmelidir.
*Hayatta her şeyden önce insanın kendine dürüst ve adapte olması gerekir.
*Keşke işe girerken fırsatınız olsa ve yöneticinizi seçseniz. İlk iş, ilk ekip, ilk tecrübe ve özellikle ilk yöneticiniz çok önemlidir. Çünkü o ilk yönetici sizin ustanız ve rol modelinizdir. İlk tosladığınız noktada sizi kaldıracak mı, kendinizi kaldırmanızı mı bekleyecek; düştüğünüzde üstünüzü mü temizleyecek sırtınızı mı sıvazlayacak önemlidir.
*Bir şirketi sevmek kişinin “yoğurt yeme şekliyle” ilişkilidir. Herkes farklı şeylere önem verir, ben huzura önem veriyorum. Huzurun olduğu ortamda inanç ve istek de oluyor ve bu da başarıyı getiriyor. Bulunduğunuz ortamda kurduğunuz dostluklar ve bunların süreklilikleri de çok önemli
*Bir kararı verirken kararı almanızdan ve kararın ne olduğundan çok o kararı doğru anlatmanız çok önemli.
*online ortamları kullanabilmek artık günümüzde bir marifet değil olmazsa olmaz.

*İkinci bir yabancı dil için Çince öneriyorum. Çünkü dünyanın şu anki gidişatında eğer pazarlama, satış, satınalma gibi işler yapacaksanız yolunuz illa ki bir gün Çin’den geçecek.